Türk Hava Yolları (THY) İdare Konseyi Lideri İlker Aycı, Anadolu Ajansının (AA) Küresel Bağlantı Ortağı olduğu, “Üniversite tercihini profesyonellerle yap” sloganıyla İbn Haldun Üniversitesi tarafından Başakşehir Yerleşkesi’nde düzenlenen “3. Geleceğim Toplumsal Bilimler Zirvesi”ne katıldı
Aycı, burada yaptığı konuşmada, üniversitede Siyaset Bilimi okuduğunu, bugün de tekrar tıpkı kısımda okumak isteyeceğini belirtti. Aycı, şöyle konuştu:
“Sosyal Bilimler bilmek demek empati sahibi, tarih bilimci, medeniyet bilimci demek. Gelecek için birşey yapmak istiyorsanız evvel tarihin, sonra bugünün ve kendinizin farkına varmanız lazım. Yaşadığınız toplumun temellerini yeterli anlamanız lazım. Bunlarla harmanlanan bilim, teknoloji ve ilmin her tarafıyla ilgili bilgi sahibi olmanız lazım. Dava birlikteliği ve yol arkadaşlığı çerçevesinde bir ortaya gelmeniz ve ülkeniz için çalışmanız lazım. Bütün bunları sağlarken de derin bir müsamahaya, kucaklama hissine sahip olmak lazım.”
Sosyal Bilimler’in bilhassa geleceğin şekillenmesindeki değerine değinen Aycı, insanın; beşerle, toplumla, devletle ve kurumlarla olan alakasını anlamayı sağladığını lisana getirdi.
Aycı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Sosyal Bilimler birebir vakitte gündelik hayatınıza ışık tutan, dokunan, pratikle birleştirecek zekayı da taşıyacak çalışamaları yapmanızı söz eder. Bu ülkeyi değiştirmek isteyenlerin, yalnızca mühendis ya da hekimlerden ibaret bir toplum olmaması lazım. En akıllı çocukların yalnızca mühendislik ve doktorluk kısımlarını seçmeleri ülkem için kâfi değil. Kesinlikle en az buna yakın oranda başarılı, kaliteli yeterli öğrencilerin Toplumsal Bilimler’de yetişmesi ve ülkemizin geleceği için kelam sahibi olacak çalışmalar yapmasını ülkem için çok iyi buluyorum.”
İş hayatında da, öğrencilik hayatında da her vakit pürüzler olacağına işaret eden Aycı , “Bu mahzurlar; sizi geriye itecek, patinaj yaptıracak, yorulacaksınız, bıkacaksınız. Etrafınızdaki kimi beşerler size kolay yolları gösterecekler. ‘Bu kadar dert çekmene gerek yok. Şöyle geç kurtul, orayı bırak kurtul.’ diyecekler. Çaresiziliğe kapılmamayı, inatçı olmayı, direnç etmeyi ve üstesinden gelmeyi, ondan sonraki keyfini, hazzını yaşamanızı tavsiye ediyorum.” diye konuştu.
“ADIMIN HAKKINI VERMEYE ÇALIŞTIM”
Borsa İstanbul İdare Şurası Lideri Prof. Dr. Erişah Arıcan ise öğrencilik yıllarında tabip olmayı hedeflediğini fakat üniversite imtihanında İstanbul’daki tıp fakültesini 15 puanla kaçırdığını belirtti.
Arıcan, “İşletmeyi kazandım, derste bir hocamız cübbeyle içeri girdi. Arkadaşıma ‘ne giymiş’ dedim. ‘Bilmiyorum lakin bunlar hekim oluyormuş bu cübbeyi giyiyorlar.’ dedi. Ben de ‘doktor olmadım bari bunun tabibi olayım’ dedim. O gün hayatıma akademik hayatı aldım. Yani mesleğimi yapmayı hiç düşünmedim.” biçiminde konuştu.
Tarih dersini çok sevdiği için üniversiteyi bitirince iktisat tarihi alanında master yapmak istediğini, sonrasında da bankacılık alanında doktora yaptığını anlatan Arıcan, “Doktora yaparken para siyaseti, merkez bankası alanında çalıştım. Bugünkü uzmanlık alanım da para siyasetleri, merkez bankası, makro iktisat, finansal piyasalar ve kurumlar… Kendi adıma üniversite hayatımda bir sürü zorluk yaşamama karşın yazgımın bu formda çizilmesinden her vakit şükrettim ve şad kaldım.” tabirlerini kullandı.
Arıcan, bugünün koşullarında öğrenci olsaydı Toplumsal Bilimler okumayı isteyebileceğini lisana getirerek, “Sosyal Bilimlerin kendime çok yakıştığını ve uygun olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
Arıcan, iş hayatında mutluluğun çok kıymetli olduğuna değinerek, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Kendi iç dünyanızda memnunsanız karşınıza da o enerjiyi veriyorsunuz. Düşünsenize mutsuz, isteksiz bir hoca derse geliyor. 5 dakikada bir saate bakar. Ben derse girdiğimde saati unutuyorum. Çay ve kahve özgür. Öğrencinin motivasyonu kıymetli. Size severek gelmeli. Her ders aşağı üst 300 kişi oluyor, dışarıya taşıyoruz. Kendi adıma şükrediyorum, hiç mutsuz öğrencim olmadı. Bu sizin iç dünyanızın mutluluğuyla ilgili.”
Arıcan, şunları kaydetti:
“Adımın manası; kelamının eri olan kişi demek. Ömrüm boyunca, 55 yaşıma kadar, adımın hakkını vermeye çalıştım. Öncelikle temel prensibim bu oldu. Şayet kendini o alanda mutsuz hissediyorsan bizlerin vaktinde olduğu üzere bir yere girdin ve o senin mukadderatın değil artık… Mukadderatı değiştirmek de artık onların elinde. İlahi baht manasıyla değil elbette ona hepimiz iman ediyoruz.
Hiçbir meslek işsizliğe aday değildir, her meslek kendi işini yaratır. İktisadın bir kelamıyla bitireyim; ‘Her arz, kendi talebini yaratır.’ Onlar aslında kendi talebini yaratacaktır. Lisanlarıyla, birikimleriyle, ailelerinden getirdikleri kültürleriyle, hayat biçimleriyle, dinlenebilir olmalarıyla zati kendi taleplerini yaratırlar.”